17 Mayıs 2017 Çarşamba

Spiker bir dünya insanıdır


 TRT’nin 90’lı yıllardaki en tanınmış haber spikerlerinden Nermin Tuğuşlu emekli olduktan sonra özel bir iletişim akademisinde spikerlik dersleri vermeye başlamış. Tuğuşlu’yla meslek hayatına nasıl başladığını, kariyeri boyunca karşılaştığı ilginç olayları, Türkiye’deki haber spikerliği mesleğini ve haber spikeri olmak isteyen gençlerin neler yapması gerektiğini konuştuk. Tuğuşlu’ya göre televizyon haberciliğini doğru bir şekilde yapmak için metni okumak yeterli değil. Spikerin habercilik konusunda donanımlı olması gerekmekte. Tuğuşlu TRT tarihinin bu konudaki en iyi örneklerinden biri olarak Mehmet Ali Birand’ı gösteriyor. Tuğuşlu’ya göre Birand bir metni okurken Türkçe hatalar yapıyordu fakat metne ve irdelediği konuya fazlasıyla hakimdi.

Meslek hayatınıza nasıl başladınız?
Yabancı Diller Yüksek Okulunda okuyordum. Derslere gittiğim bir gün TRT’nin sınav duyurusunu gördüm. İlgiliydim ve arkadaşlarım da benim bu ilgimi biliyordu. Radyo dinlemeyi çok severdim ve hep içimden o zamanın koşullarında gazeteci olmayı hayal ederdim. 1980 yılında Ankara’da TRT’nin 10.000 kişi için açtığı sınava girdim. Ön elemelerin ardından 4-5 farklı sınava girdik. Her eleme sonrası listede adımı görünce, bu işin ciddiye doğru gittiğini anladım. Sonunda 9 kişi eğitim hakkı kazandık. Eğitimimizi tamamladıktan sonar ilk görev yerim Erzurum oldu. TRT Haber Merkezinden de emekli oldum.

TRT yıllarınızda unutamadığınız bir anınız var mı?
Anlatacağım çok şey olabilir fakat gerçek şu ki bu mesleğin her anı bir anı. Her spikere denk gelir mi bilmem ama ben 1980 askeri darbesi gerçekleşirken Erzurum’da çalışıyordum. Askerler radyoya gelmişlerdi. TRT tek yayın organı olduğu için işler biraz daha kolay olmuştu. Radyoda çalıştığım esnada yayın kesilmişti. Darbeci askerler yayın hiç kesilmeyecek dediler. Dolayısıyla bir jeneratör getirildi. Ben de orada bir özür anonsu yaptım yayın kesildiği için. Canlı bölmede ben o anonsu yaparken camın ardında bir yığın asker bana bakıyordu. Mesleğimin daha ilk aylarında, 20’li yaşlarımdaydım. Çok tecrübesizdim ve çok heyecanlanmıştım. O anımı hiç unutamam. Yaşadığım bir kilometre taşıydı.

Şu anki spikerlerle sizin döneminizdeki spikerler arasında ne gibi farklılıklar var?
Bizim dönemimizdeki koşullar tabii ki çok farklıydı. Bir yayın kuruluşu olarak sadece TRT vardı. Bir kamu kuruluşu olduğu için yasal sorumlulukları olan bir kurum. Dolayısıyla Türkçeyi iyi konuşmak, nitelikli eleman yetiştirmek, bunun devamlılığını sağlamak gibi bir görevi de vardı. Türkçeyi iyi kullanan insanlar toplumu da etkiler. Topluma da Türkçenin nasıl kullanılması gerektiği konusunda örnek olurlar. Aynı zamanda kişilikleriyle de tabii. Şimdi zaman değişti, kitle iletişim araçları gelişti, yayın kuruluşları arttı. Burada öncelikler de değişti. Yani Türkçeyi doğru kullanmak öncelikler arasında yer almayınca, bu kaygıların ötesinde ticari kaygılar öne çıktı. Özel kanallar ayakta kalabilmek, reklam alabilmek için her şeyi yapar noktasına gelince hiç kimsenin kullanılan dille ilgili bir kaygısı kalmadı. Zaman zaman son dönemlerde biraz daha iyileştirilmeye çalışıldığını görüyor gibiyim. Her kanalda değil elbette. Kısacası iletişim araçları gelişip öncelikler farklılaştıkça artık TRT bile neredeyse bu düzenin içine kaydı. Gidişat iyi değil bana kalırsa. TRT’deki o spiker kavramı kalmadı bana göre. Kalmamalıydı da zaten. Yani bir insan çok iyi Türkçe konuştuğu ve sesi iyi olduğu için bu işi yapmamalıydı bana kalırsa. Ama dediğim gibi o zamanın koşulları gereği bu iş böyle yapılıyordu. Radyoculuk ağırlıklıydı ve hep okuma üzerineydi. Televizyon girince kamera girdi, canlı yayınlar başladı, yurt içi ve yurt dışı haberleri de girince işin daha çok arazide olup muhabir gibi çalışabilme boyutu ortaya çıktı. Spiker sadece stüdyoda oturup haber okuyan biri olmaktan çıktı, çıkmalıydı da zaten. Öyle şeyler hatırlarım ki yayın esnasında okuduğu metni bir kez daha okuyan spiker hatırlıyorum. Çok güzel okuyor fakat ne okuduğunun farkında değil. Böyle kişiler spiker olmamalı bence. Çünkü okuduğunuz şeyi anlamanız da lazım. Biz anlatıcı olduğumuz için anlatacağımız konuya ya da metne hâkim olmamız lazım.
Kısacası artık spiker eline kâğıdı alıp haber okuyan ya da program sunan değil, o işin arka planında mutfağında oluşumunda hazırlanışında her şeyinde katkı sağlamak durumunda olan insandır. Spiker bir dünya insanı olmalıdır. Her şeyden haberdar, farkına varan, takipçi, direnen, meraklı ve sabırlı olmak en önemli unsurlarındandır.
Haber spikerleri aynı zamanda gazeteci de olmalıdır diye bir görüş var. Buna katılıyor musunuz?
Şöyle bir durum var bugünü eleştirirken aslında bu noktaya gelinmesinde bir dönemin yani bir dönem spikerlerinin de katkısı vardır. O dönemin bir grup spikerlerinin neden mankenler haber okuyor diye kızdıkları zamanları hatırlıyorum. Birkaç tanesine haksızlık yapıldığını da düşünüyorum çünkü onlar iyi eğitim almışlardı. Şimdi neden gazeteciler haber okuyor diye kızma hakları yok aslında. Bunun nedeni kendileri. Az önce bahsettiğim donanımlardan eksik olmaları, haber izlememeleri, gündemi takip etmemeleri, soru sormamaları nedeniyle bu işi artık gazeteciler yapar hale geldi. Çünkü gazetecilik donanımları eksik kaldı spikerlerin. Sadece ekranda görünüyor olmakla mutlu olan, işin tamamının bu olduğunu düşünen bir anlayışla yaptılar bunu. O yüzden şu an eleştirdiğimiz insanlar gazeteci oldukları için bu işi yapar duruma geldiler. Yani bir spiker gazeteci gibi olmalıdır. Bu yüzden de gazetecilere kızmamak lazım. Spikerler kendilerini geliştirmedikleri için onların yerine onlar geldi. Mehmet Ali Birand spiker miydi? Hiç kimse bunu söyleyemezdi. Ama o insan kendince kendi diliyle bülten anlatıyordu bize. Kızıyorduk çok büyük Türkçe hatalar yapıyor diye ama kendisi ben spiker değilim zaten diyordu. Hep söylerim beşi bir yerde olsa ne güzel olur diye. İyi bir ses, iyi bir Türkçe, bilgi birikimi, görüntü, soru sorabilen, gündemi takip edebilen insan arıyoruz aslında fakat bunların hiçbirini bir araya getiremiyoruz.

“İletişim mezunu olmak gerekmiyor”
Haber spikeri olmak isteyenler gazetecilik mezunu olmak zorunda değiller ancak yetkin bir donanıma ve gazetecilik unsurlarına sahip olmaları gerekir. Zannediliyor ki iletişim fakültesi mezunu olanlar bu işi çok iyi yapacak insanlardır bu sektörde. İstisnalar elbette vardır fakat ben hiç öyle düşünmüyorum. Kanallarda çalışanların çoğunun esas mesleklerine bakın. Mühendis, veteriner, hukuk fakültesi mezunu. Bütün bunlar akademik bir eğitim gerektiren şeyler. Bunların içinde yoğrulan insanlar ekrana çıkıp bir şeyler anlatabilirler. Haber merkezi aynı zamanda sizi eğiten bir okuldur. Ben bir röportajımda uluslararası ilişkiler konusunda konuşuyordum. Bana uluslararası ilişkiler eğitiminizi nerede aldınız diye sordular. Almamıştım ancak araştırıp, okuyordum, çok çalışıyordum.
Bir örnekleme daha yaparsak. Televizyonda muhabirin biri Van depremine gitmişti stüdyoya gelip izlenimlerini aktarıyordu. Depremde şöyle oldu, böyle oldu diye anlatırken bir süre sonra bölgenin fay hatlarını, bölgenin tektonik yapısını anlatmaya başladı. CNN Türk muhabirliğinin yanına bir de jeoloji mühendisliği unvanı eklendi. Her meslek habercilik ve gazetecilikte bir artıdır. Örneğin TRT bir değişikliğe gitti diye biliyorum. İletişim mezunları ve diğer bölümlerden mezunları iki farklı şekilde sınav yaptı. Ne yaparsanız yapın kendinizi donatın.


“Haber ciddidir!”
Bizim duyduğumuz bildiğimiz kadarıyla eskiden TRT spikerleri duygularını katmadan haberleri sunarlarmış. Şimdi bunun tam tersi örneklere şahit oluyoruz. Sizce hangisi daha doğru bir yaklaşım?
Haber spikerliği zor bir iştir. Bunu mimik jest meselesiyle tarif etmeye kalkarsak ekrandaki bir spikerin her hareketinden anlam çıkarabilirsiniz. Okuduğu her haberle ilgili duygu düşüncelerini yansıtan biri varsa karşınızda, okuduğu haberle ilgili bizim de bir yargımız oluşur. O nedenle haber spikerliğinin zorluğu buradadır. Katıldığınız ya da katılmadığınız her konuyla ilgili haber okursunuz. Her haberle ilgili bir mimik ya da ifade geliştirecekseniz işinizi çok zora sokarsınız. O yüzden haber spikerlerinde biraz nötr duruş vardır. Eskiden bu en doğru hali buymuş gibi algılatıldı, bu doğru. Ciddi! Haber ciddidir! Bu öğretildi. Ama sunduğunuz haberin içeriğiyle ilgili olarak insani şeyler de yaşatabilirsiniz. İnsanları yönlendirmek değildir bu. Üzücü bir olay olduğunda gülemem ya da komik bir olay olduğunda suratım asık sunamam gibi. Haber spikeri bir insan ve insani değerlerle ya da tepkilerle ilgili ifadeleri olabilir. Bu çok doğaldır ama bunu herkese işte benim düşüncem bu şeklinde sunması da gerekmez. Her habere göre bir mimik geliştireceksem bültenin başından sonuna kadar sürekli ifade değiştiren biri olacağım demektir. Ben bir spikeri izlediğimde çok fazla mimik yapıyorsa, ben onun mimiklerini takip etmeye başlıyorum bir süre sonra. Bu beni haberden koparabiliyor. Bir spiker kendini haberin odağına koyuyorsa haber gider. Dünya televizyonlarına baktığımızda da haberciler haberlerini sade bir şekilde anlatıyorlar. Biz olayı yaşatmayı seviyoruz. Örneğin, bir trafik kazasında bir ölüm haberini öyle abarttık ki, müziklerle verdik.
Ancak günümüz koşullarına haber evrensel değerlerini kaybetti. Şunu da düşünüyorum özgür habercilik var mıdır? Zordur. En ideal yönetim nedir diye insanoğlu yüzyıllardır savaş veriyor. Demokrasi deniyor. Demokrasi aslında en iyiye giden, en iyi yol deniyor bir taraftan. Hala en iyiye gidiyoruz yani. Hiçbir şeyin en iyisi yok. Yayıncılıkta bu çok daha uzak bir ihtimal. Çünkü ticari kaygıları var. TRT’yi eleştirdiğimizde diyoruz ki kamusal sorumluluğu var. Peki orada var mı tarafsızlık? O bile tartışılıyor artık.

Türkçeyi doğru konuşamayan ve yazamayan gençler neler yapmalı?
Hiçbir zaman çok okuyan bir toplum olmadığımızı düşünüyorum. Teknolojinin hayatımıza yoğun bir biçimde girmesiyle bunun daha da gerilediği düşünüyorum. Teknolojiden bir şeyler okurken bile okuduğumuz şeyin konuşma dili olduğunu görüyorum. Okumadığı için de konuşamıyor. Ancak şöyle de bir durum var. Çok iyi yazan bir yazar çok iyi de konuşamayabiliyor. Vaktinin çoğunu yazmaya ayırdığı için böyle bir durum olabilir. Ancak konuşan kişiler tarafından bu çok büyük bir riske dönüşebilir.
Çok okuyan bir toplum değiliz. Müfredat gereğiyle de gerekli gereksiz bilgilerle donatıldığımız için ortalama bir öğrenim kazanıyoruz. Okumak tek başına kendini geliştirmede elbette yeterlidir ancak merak etmek hayatın en önemli büyüsü. Merak etmek için de araştırırsınız, kitaba başvurursunuz. Merak etmek ve takip etmek insanı insan yapan en temel değerlerden birisi. Kitap bir dünyadır. O dünyanın içine girdiğiniz her adımda siz başka insan olur zenginleşirsiniz. O zaman güzel konuşursunuz, dinlemeyi öğrenirsiniz.

“Hayata bakış açımızı etkiliyor”

Televizyon Türkçemizi olumsuz yönde etkiliyor mu?
Televizyon yalnızca Türkçemizi değil her şeyimizi etkiliyor. Hayata bakış açımızı etkiliyor. Biz TRT’de bir hata yaptığımız zaman büyüklerimiz bizi uyarırlardı ve doğrusunu öğretirlerdi. Biz bunu saygıyla karşılardık. Ama şimdi yanlışın ne olduğu tam olarak belirli değil. İnsanların kendine göre doğruları var. Oysa ses dediğimiz dünyanın içindeki doğrular bilimsel olarak saptanmış gerçekler. Biz buna fonetik bilimi diyoruz. Buradan hareket ettiğimizde o kelimenin nasıl okunacağı belli. Ama ben böyle okuyorum diyen insanlar varsa televizyonlar işte o insanları etkiliyor.

Spikerlik düşünen gençlere önerileriniz neler?
Spikerlik insanı geliştiren, dünya insanı yapan, evrensel bakış açısı geliştiren herkese eşit yakınlık ve uzaklıkta olmayı sağlayan beceriler sağlıyor. Spikerlik mesleği insanı canlı ve diri tutuyor. Öncelikle disiplinli çalışsınlar, her şeyi herkesi dinlesinler. Her meslekte olduğu gibi bu meslekte de kendiniz olmanız önemli ama kendiniz olmak için de epey çalışmak gerekli. Kendinizdeki değerleri ve yapabilecek olduğunuz değişiklikleri anlayıp, o yönde kendinize yetmeniz lazım. Sürekli olarak araştırsınlar, dinlesinler. Kulak algıları ve görsel algıyla birlikte bütün o insanı ve evreni anlama mücadelelerini güçlendirsinler. Bu meslek görselliğinin ötesinde insanı farklı bir noktaya taşıyor. Kişiliğiniz gelişiyor, insan ilişkilerinizi sağlıklı bir şekilde götürebiliyorsunuz, sakinleşiyorsunuz.

Gençlere söyleyebilecek olduğum tek şey umutlarını yitirmemeleri. Geçen gün okuduğum bir yazıda şöyle diyordu: “Ebeveynlerin çocuklara verebilecekleri iki şey vardır. Biri kökleri, diğeri kanatları”. Sizin kanatlarınız var, istediğiniz gibi uçabilirsiniz. Yeter ki doğru rota belirlensin.

2 yorum:

  1. NERMİN TUGUÇLU HANIM EFENDİ 11 aralık 2005 günü boğaz içi üniversitesi öğretim üyesi prof engin arık hanım efendi "Toryum" madeni hakkında röportajını seyretmiştim canlı olarak o zaman prof. ENGİN ARIK bu buluşun 700 milyar dolar olduğunu söyledi ve yayını kestiler başka habere geçtiler ve bir daha verilmedi ve 30 kasım 2007 'de ısparta keçibor'da düşürülen uçakta TORYUM maden yataklarını bulan prof engin arık hanım efendi ve 6 bilim insanı şehit edildi ve CRN projesi rafa kaldırıldı

    YanıtlaSil
  2. Eğer üşenmez google arama motoruna türkiyede bulunan 120 trilyon dolarlık TORYUM
    Youtube kanalına: MUHSİN YAZICIOĞLU TORYUM
    Youtube kanalına: 8 gram toryumla 100 yıl çalışan araba
    Youtube kanalına : ENGİN ARIK toryum yazarsanız bu insanlar niçin kimler tarafından öldürüldüğü anlaşılıyor.

    YanıtlaSil