Meslek
hayatınıza nasıl başladınız?
Yabancı Diller Yüksek Okulunda
okuyordum. Derslere gittiğim bir gün TRT’nin sınav duyurusunu gördüm.
İlgiliydim ve arkadaşlarım da benim bu ilgimi biliyordu. Radyo dinlemeyi çok
severdim ve hep içimden o zamanın koşullarında gazeteci olmayı hayal ederdim.
1980 yılında Ankara’da TRT’nin 10.000 kişi için açtığı sınava girdim. Ön
elemelerin ardından 4-5 farklı sınava girdik. Her eleme sonrası listede adımı
görünce, bu işin ciddiye doğru gittiğini anladım. Sonunda 9 kişi eğitim hakkı
kazandık. Eğitimimizi tamamladıktan sonar ilk görev yerim Erzurum oldu. TRT
Haber Merkezinden de emekli oldum.
TRT
yıllarınızda unutamadığınız bir anınız var mı?
Anlatacağım çok şey olabilir
fakat gerçek şu ki bu mesleğin her anı bir anı. Her spikere denk gelir mi
bilmem ama ben 1980 askeri darbesi gerçekleşirken Erzurum’da çalışıyordum.
Askerler radyoya gelmişlerdi. TRT tek yayın organı olduğu için işler biraz daha
kolay olmuştu. Radyoda çalıştığım esnada yayın kesilmişti. Darbeci askerler
yayın hiç kesilmeyecek dediler. Dolayısıyla bir jeneratör getirildi. Ben de
orada bir özür anonsu yaptım yayın kesildiği için. Canlı bölmede ben o anonsu
yaparken camın ardında bir yığın asker bana bakıyordu. Mesleğimin daha ilk
aylarında, 20’li yaşlarımdaydım. Çok tecrübesizdim ve çok heyecanlanmıştım. O
anımı hiç unutamam. Yaşadığım bir kilometre taşıydı.
Şu
anki spikerlerle sizin döneminizdeki spikerler arasında ne gibi farklılıklar
var?
Bizim dönemimizdeki koşullar
tabii ki çok farklıydı. Bir yayın kuruluşu olarak sadece TRT vardı. Bir kamu
kuruluşu olduğu için yasal sorumlulukları olan bir kurum. Dolayısıyla Türkçeyi
iyi konuşmak, nitelikli eleman yetiştirmek, bunun devamlılığını sağlamak gibi
bir görevi de vardı. Türkçeyi iyi kullanan insanlar toplumu da etkiler. Topluma
da Türkçenin nasıl kullanılması gerektiği konusunda örnek olurlar. Aynı zamanda
kişilikleriyle de tabii. Şimdi zaman değişti, kitle iletişim araçları gelişti,
yayın kuruluşları arttı. Burada öncelikler de değişti. Yani Türkçeyi doğru
kullanmak öncelikler arasında yer almayınca, bu kaygıların ötesinde ticari
kaygılar öne çıktı. Özel kanallar ayakta kalabilmek, reklam alabilmek için her
şeyi yapar noktasına gelince hiç kimsenin kullanılan dille ilgili bir kaygısı
kalmadı. Zaman zaman son dönemlerde biraz daha iyileştirilmeye çalışıldığını
görüyor gibiyim. Her kanalda değil elbette. Kısacası iletişim araçları gelişip
öncelikler farklılaştıkça artık TRT bile neredeyse bu düzenin içine kaydı.
Gidişat iyi değil bana kalırsa. TRT’deki o spiker kavramı kalmadı bana göre.
Kalmamalıydı da zaten. Yani bir insan çok iyi Türkçe konuştuğu ve sesi iyi
olduğu için bu işi yapmamalıydı bana kalırsa. Ama dediğim gibi o zamanın koşulları
gereği bu iş böyle yapılıyordu. Radyoculuk ağırlıklıydı ve hep okuma
üzerineydi. Televizyon girince kamera girdi, canlı yayınlar başladı, yurt içi
ve yurt dışı haberleri de girince işin daha çok arazide olup muhabir gibi
çalışabilme boyutu ortaya çıktı. Spiker sadece stüdyoda oturup haber okuyan
biri olmaktan çıktı, çıkmalıydı da zaten. Öyle şeyler hatırlarım ki yayın
esnasında okuduğu metni bir kez daha okuyan spiker hatırlıyorum. Çok güzel
okuyor fakat ne okuduğunun farkında değil. Böyle kişiler spiker olmamalı bence.
Çünkü okuduğunuz şeyi anlamanız da lazım. Biz anlatıcı olduğumuz için
anlatacağımız konuya ya da metne hâkim olmamız lazım.
Kısacası artık spiker eline
kâğıdı alıp haber okuyan ya da program sunan değil, o işin arka planında
mutfağında oluşumunda hazırlanışında her şeyinde katkı sağlamak durumunda olan
insandır. Spiker bir dünya insanı olmalıdır. Her şeyden haberdar, farkına
varan, takipçi, direnen, meraklı ve sabırlı olmak en önemli unsurlarındandır.
Haber
spikerleri aynı zamanda gazeteci de olmalıdır diye bir görüş var. Buna
katılıyor musunuz?
Şöyle bir durum var bugünü
eleştirirken aslında bu noktaya gelinmesinde bir dönemin yani bir dönem
spikerlerinin de katkısı vardır. O dönemin bir grup spikerlerinin neden
mankenler haber okuyor diye kızdıkları zamanları hatırlıyorum. Birkaç tanesine
haksızlık yapıldığını da düşünüyorum çünkü onlar iyi eğitim almışlardı. Şimdi
neden gazeteciler haber okuyor diye kızma hakları yok aslında. Bunun nedeni
kendileri. Az önce bahsettiğim donanımlardan eksik olmaları, haber
izlememeleri, gündemi takip etmemeleri, soru sormamaları nedeniyle bu işi artık
gazeteciler yapar hale geldi. Çünkü gazetecilik donanımları eksik kaldı
spikerlerin. Sadece ekranda görünüyor olmakla mutlu olan, işin tamamının bu
olduğunu düşünen bir anlayışla yaptılar bunu. O yüzden şu an eleştirdiğimiz
insanlar gazeteci oldukları için bu işi yapar duruma geldiler. Yani bir spiker
gazeteci gibi olmalıdır. Bu yüzden de gazetecilere kızmamak lazım. Spikerler
kendilerini geliştirmedikleri için onların yerine onlar geldi. Mehmet Ali
Birand spiker miydi? Hiç kimse bunu söyleyemezdi. Ama o insan kendince kendi
diliyle bülten anlatıyordu bize. Kızıyorduk çok büyük Türkçe hatalar yapıyor
diye ama kendisi ben spiker değilim zaten diyordu. Hep söylerim beşi bir yerde
olsa ne güzel olur diye. İyi bir ses, iyi bir Türkçe, bilgi birikimi, görüntü,
soru sorabilen, gündemi takip edebilen insan arıyoruz aslında fakat bunların
hiçbirini bir araya getiremiyoruz.
“İletişim
mezunu olmak gerekmiyor”
Haber spikeri olmak isteyenler
gazetecilik mezunu olmak zorunda değiller ancak yetkin bir donanıma ve
gazetecilik unsurlarına sahip olmaları gerekir. Zannediliyor ki iletişim
fakültesi mezunu olanlar bu işi çok iyi yapacak insanlardır bu sektörde.
İstisnalar elbette vardır fakat ben hiç öyle düşünmüyorum. Kanallarda
çalışanların çoğunun esas mesleklerine bakın. Mühendis, veteriner, hukuk
fakültesi mezunu. Bütün bunlar akademik bir eğitim gerektiren şeyler. Bunların
içinde yoğrulan insanlar ekrana çıkıp bir şeyler anlatabilirler. Haber merkezi
aynı zamanda sizi eğiten bir okuldur. Ben bir röportajımda uluslararası
ilişkiler konusunda konuşuyordum. Bana uluslararası ilişkiler eğitiminizi
nerede aldınız diye sordular. Almamıştım ancak araştırıp, okuyordum, çok çalışıyordum.
Bir örnekleme daha yaparsak.
Televizyonda muhabirin biri Van depremine gitmişti stüdyoya gelip izlenimlerini
aktarıyordu. Depremde şöyle oldu, böyle oldu diye anlatırken bir süre sonra
bölgenin fay hatlarını, bölgenin tektonik yapısını anlatmaya başladı. CNN Türk
muhabirliğinin yanına bir de jeoloji mühendisliği unvanı eklendi. Her meslek
habercilik ve gazetecilikte bir artıdır. Örneğin TRT bir değişikliğe gitti diye
biliyorum. İletişim mezunları ve diğer bölümlerden mezunları iki farklı şekilde
sınav yaptı. Ne yaparsanız yapın kendinizi donatın.
“Haber
ciddidir!”
Bizim
duyduğumuz bildiğimiz kadarıyla eskiden TRT spikerleri duygularını katmadan
haberleri sunarlarmış. Şimdi bunun tam tersi örneklere şahit oluyoruz. Sizce
hangisi daha doğru bir yaklaşım?
Haber spikerliği zor bir iştir.
Bunu mimik jest meselesiyle tarif etmeye kalkarsak ekrandaki bir spikerin her
hareketinden anlam çıkarabilirsiniz. Okuduğu her haberle ilgili duygu
düşüncelerini yansıtan biri varsa karşınızda, okuduğu haberle ilgili bizim de
bir yargımız oluşur. O nedenle haber spikerliğinin zorluğu buradadır.
Katıldığınız ya da katılmadığınız her konuyla ilgili haber okursunuz. Her
haberle ilgili bir mimik ya da ifade geliştirecekseniz işinizi çok zora
sokarsınız. O yüzden haber spikerlerinde biraz nötr duruş vardır. Eskiden bu en
doğru hali buymuş gibi algılatıldı, bu doğru. Ciddi! Haber ciddidir! Bu
öğretildi. Ama sunduğunuz haberin içeriğiyle ilgili olarak insani şeyler de
yaşatabilirsiniz. İnsanları yönlendirmek değildir bu. Üzücü bir olay olduğunda
gülemem ya da komik bir olay olduğunda suratım asık sunamam gibi. Haber spikeri
bir insan ve insani değerlerle ya da tepkilerle ilgili ifadeleri olabilir. Bu
çok doğaldır ama bunu herkese işte benim düşüncem bu şeklinde sunması da gerekmez.
Her habere göre bir mimik geliştireceksem bültenin başından sonuna kadar
sürekli ifade değiştiren biri olacağım demektir. Ben bir spikeri izlediğimde
çok fazla mimik yapıyorsa, ben onun mimiklerini takip etmeye başlıyorum bir
süre sonra. Bu beni haberden koparabiliyor. Bir spiker kendini haberin odağına
koyuyorsa haber gider. Dünya televizyonlarına baktığımızda da haberciler
haberlerini sade bir şekilde anlatıyorlar. Biz olayı yaşatmayı seviyoruz.
Örneğin, bir trafik kazasında bir ölüm haberini öyle abarttık ki, müziklerle
verdik.
Ancak günümüz koşullarına haber
evrensel değerlerini kaybetti. Şunu da düşünüyorum özgür habercilik var mıdır?
Zordur. En ideal yönetim nedir diye insanoğlu yüzyıllardır savaş veriyor.
Demokrasi deniyor. Demokrasi aslında en iyiye giden, en iyi yol deniyor bir
taraftan. Hala en iyiye gidiyoruz yani. Hiçbir şeyin en iyisi yok. Yayıncılıkta
bu çok daha uzak bir ihtimal. Çünkü ticari kaygıları var. TRT’yi
eleştirdiğimizde diyoruz ki kamusal sorumluluğu var. Peki orada var mı tarafsızlık?
O bile tartışılıyor artık.
Türkçeyi
doğru konuşamayan ve yazamayan gençler neler yapmalı?
Hiçbir zaman çok okuyan bir
toplum olmadığımızı düşünüyorum. Teknolojinin hayatımıza yoğun bir biçimde
girmesiyle bunun daha da gerilediği düşünüyorum. Teknolojiden bir şeyler
okurken bile okuduğumuz şeyin konuşma dili olduğunu görüyorum. Okumadığı için
de konuşamıyor. Ancak şöyle de bir durum var. Çok iyi yazan bir yazar çok iyi
de konuşamayabiliyor. Vaktinin çoğunu yazmaya ayırdığı için böyle bir durum
olabilir. Ancak konuşan kişiler tarafından bu çok büyük bir riske dönüşebilir.
Çok okuyan bir toplum değiliz.
Müfredat gereğiyle de gerekli gereksiz bilgilerle donatıldığımız için ortalama
bir öğrenim kazanıyoruz. Okumak tek başına kendini geliştirmede elbette yeterlidir
ancak merak etmek hayatın en önemli büyüsü. Merak etmek için de araştırırsınız,
kitaba başvurursunuz. Merak etmek ve takip etmek insanı insan yapan en temel
değerlerden birisi. Kitap bir dünyadır. O dünyanın içine girdiğiniz her adımda
siz başka insan olur zenginleşirsiniz. O zaman güzel konuşursunuz, dinlemeyi
öğrenirsiniz.
“Hayata
bakış açımızı etkiliyor”
Televizyon
Türkçemizi olumsuz yönde etkiliyor mu?
Televizyon yalnızca Türkçemizi
değil her şeyimizi etkiliyor. Hayata bakış açımızı etkiliyor. Biz TRT’de bir
hata yaptığımız zaman büyüklerimiz bizi uyarırlardı ve doğrusunu öğretirlerdi.
Biz bunu saygıyla karşılardık. Ama şimdi yanlışın ne olduğu tam olarak belirli
değil. İnsanların kendine göre doğruları var. Oysa ses dediğimiz dünyanın
içindeki doğrular bilimsel olarak saptanmış gerçekler. Biz buna fonetik bilimi
diyoruz. Buradan hareket ettiğimizde o kelimenin nasıl okunacağı belli. Ama ben
böyle okuyorum diyen insanlar varsa televizyonlar işte o insanları etkiliyor.
Spikerlik
düşünen gençlere önerileriniz neler?
Spikerlik insanı geliştiren,
dünya insanı yapan, evrensel bakış açısı geliştiren herkese eşit yakınlık ve
uzaklıkta olmayı sağlayan beceriler sağlıyor. Spikerlik mesleği insanı canlı ve
diri tutuyor. Öncelikle disiplinli çalışsınlar, her şeyi herkesi dinlesinler.
Her meslekte olduğu gibi bu meslekte de kendiniz olmanız önemli ama kendiniz
olmak için de epey çalışmak gerekli. Kendinizdeki değerleri ve yapabilecek
olduğunuz değişiklikleri anlayıp, o yönde kendinize yetmeniz lazım. Sürekli
olarak araştırsınlar, dinlesinler. Kulak algıları ve görsel algıyla birlikte
bütün o insanı ve evreni anlama mücadelelerini güçlendirsinler. Bu meslek
görselliğinin ötesinde insanı farklı bir noktaya taşıyor. Kişiliğiniz
gelişiyor, insan ilişkilerinizi sağlıklı bir şekilde götürebiliyorsunuz,
sakinleşiyorsunuz.
Gençlere söyleyebilecek olduğum
tek şey umutlarını yitirmemeleri. Geçen gün okuduğum bir yazıda şöyle diyordu:
“Ebeveynlerin çocuklara verebilecekleri iki şey vardır. Biri kökleri, diğeri
kanatları”. Sizin kanatlarınız var, istediğiniz gibi uçabilirsiniz. Yeter ki
doğru rota belirlensin.
NERMİN TUGUÇLU HANIM EFENDİ 11 aralık 2005 günü boğaz içi üniversitesi öğretim üyesi prof engin arık hanım efendi "Toryum" madeni hakkında röportajını seyretmiştim canlı olarak o zaman prof. ENGİN ARIK bu buluşun 700 milyar dolar olduğunu söyledi ve yayını kestiler başka habere geçtiler ve bir daha verilmedi ve 30 kasım 2007 'de ısparta keçibor'da düşürülen uçakta TORYUM maden yataklarını bulan prof engin arık hanım efendi ve 6 bilim insanı şehit edildi ve CRN projesi rafa kaldırıldı
YanıtlaSilEğer üşenmez google arama motoruna türkiyede bulunan 120 trilyon dolarlık TORYUM
YanıtlaSilYoutube kanalına: MUHSİN YAZICIOĞLU TORYUM
Youtube kanalına: 8 gram toryumla 100 yıl çalışan araba
Youtube kanalına : ENGİN ARIK toryum yazarsanız bu insanlar niçin kimler tarafından öldürüldüğü anlaşılıyor.